Tarih boyunca bilimadamları inançları doğrultusunda bir takım varsayımlar ortaya atıp daha sonra da onların doğruluğunu kanıtlamaya çalışmışlar. Başlangıç aşamasındaki hedeflerine ulaşan bilimadamı çok azdır. Yani Bay ve Bayan Curie aslında radonu bulmak için yola çıkmamışlardı aslında.
Bugün hayatlarımızı kolaylaştıran pek çok buluş aslında bilimadamlarının yaşam serüvenlerinde tesadüfen ortaya çıkmıştır.
BULUŞ HAVADAN GELDİ
1928 yılında bir hastanede danışman olarak çalışan Alexander Fleming bir deney üzerinde çalışırken, muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu.
O sırada Fleming, lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu. Dikkatsiz bir bilimadamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı, ama o, küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi. Sonuç hayret vericiydi... Çünkü Fleming, "Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti...
Daha sonra gerçekleştirilen testlerde, bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı. Tavşan, fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda, açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü. Ne var ki Fleming, küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti. Sonuç olarak 1939 yılında, Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penisilin" adını verdiler. Bu madde, öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti. Fleming ve diğer iki bilim adamı, 1945 yılında Nobel Ödülü aldılar... Çünkü, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı...
RÖNTGEN IŞINLARI
Wilhelm Konrad Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğini fark etti. Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında bu isimle anılıyor. Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı.
SAKARİNİN BULUNUŞU
1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi, toluol türevlerini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandırıcısı sakkarin ortaya çıktı. Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937'de Illinois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılında anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi...
HAZIR OLMAK
Bu insanların ortak özelliği nedir biliyor musunuz? Hepsinin de kendini bilime ve insanlığa adamış, iyi eğitim almış ve çok çalışkan olmaları. Şansın sıradan bir insanın yüzüne gülmesiyle iyi eğitimli, birikimli ve çalışkan bir insanın yüzüne gülmesi arasında çok fark var.
Elma, Newton'ın değil de ya bir başkasının kafasına düşseydi?
Tüm insanlığa faydası dokunmuş, evrensel kültüre katkıda bulunan insanlara büyük bir sempati duyuyorum. İnsanlığı kasıp kavuran bir hastalığı yenmek veya bilimsel meraklarını tatmin etmek için ömürlerini bıkmadan, yorulmadan, çalışarak geçiriyorlar. Sonunda da insanlık onları bağrına basıyor, ödüllendiriyor.
İşte son sözüm: Bir şey yapmak, için çalışırsanız mutlaka bir yerlere ulaşırsınız ancak bir şey olmak için çalışırsanız hiçbir şey olamayabilirsiniz....
İyilikle kalın...